Yaşamın kaçamaklarında,

Hepimiz yaşamımızda kendi kararlarımızı vermeye başladığımız andan itibaren, bazen sadece bizim, bazen de tanıdık veya bir daha hiç görmeyeceğimiz suç ortaklarımızla paylaştığımız sırlarımız olmuştur, yaşamın kaçamaklarında. Bazılarını hiç kimseyle paylaşamayız yaşamımızın sonuna dek, bazen de anlatırız gülerek ve utanarak masum olanlarını.

Her birimiz yaşamımız içinde bize biçilen rollerimizi oynar, görevlerimizi yerine getiririz. Patron olarak , yönetici olarak veya çalışan olarak geçiririz mesailerimizi;
Anne, baba olarak geçiririz ev yaşamımızı;
Taraftar olarak giyiniriz geçeriz televizyonun karşısına zaman zaman-hatta tanımaz bizi müsabaka esnasında gören diğer rol arkadaşlarımız-;
Bir arkadaş sohbetinde başka bir şapka giyer kurtarırız vatanı en şiddetlisinden;
Uzatabiliriz bu rolleri veya değiştirebiliriz sosyal statümüze göre, özelleştirebiliriz kendimize göre.
Ancak;
Bilinen ve herkes tarafından kabul görmüş bu şapkalar ve roller beni BEN yapamaz,
Yaşamımızı renklerdirmek için çabalarımızın/ sosyal yaşamımızın azlığı veya çokluğu da değil beni BEN yapan.
Statümüz veya unvanlarımız da değil elbette.
Bunlar bizim bir kenarımızı tanımlar sadece!
Eğer böyle olsaydı birbirine benzeyen insan kitlesi daha fazla olurdu gibi geliyor bana. Ben den birkaç tane BEN olabilirdi sadece bilinen rollerimle BEN olsaydım. Beni diğer BEN olma ihtimali olanlardan ayıran bir şey daha olmalı ve o bana ait özel bir şey olmalı.
Ruhumun derinliklerinde, üst ve alt benliğimle beni şekillendiren bir şeyler var ve bunlar beni bilinen rollerimin diğer kenarını oluşturmalı. Bu kenarlar ile tamamlanır ve BEN olurum. Buzulun görünen kenarları rollerimiz ile tanımlanan kısım ayrıca suyun altında ve görünmeyecek şekilde var olan ve bana ait olan diğer kenarlar.
Bunların tamamı BEN’im.
Buzulun altındaki kenarlarım benim bilinen kimliğim ile tamamen zıt kayramlar ve davranış şekilleri olabilir. Bunları bilinen kimliğim ve rollerim ile yapamayabilirim.
Ama tüm bunlar ile ben;
Bildiğiniz,
Tanıdığınız,
Sevdiğiniz,
Veya sevmediğiniz,
Ancak tanıdığınız BEN oluyorum.
Bilmedikleriniz, beklide beyenmeyeceğiniz kenarlarım ile birleşince beni sizlerin gördüğü BEN oluyorum.
Bazen tanıdığımız biri ile ilgili bir haber duyar da şaşırırsanız hatırlayın bu dediklerimi ve vaz geçmeyin ona karşı hissettiklerinizden. “Hani her şeyi ile sevmek” var ya bunu bir kez ve asıl burada hatırlayalım. Bildiğiniz ve bilmediğiniz kenarları ile “her şeyi ile “ sevin seviyorsanız.

Yaşamın bilinen belki renkli ve tempolu sıradanlığından kopmak mevcut rollerinizi tamamen unutmak istemiyor musunuz zaman, zaman. Bunun sürekli isteneceğini sanmıyorum elbette ama zaman, zaman isteneceğinden eminim.yaşamın kaçamaklarını yapabildiğimiz ve kendi sırlarımız oluşturabildiğimiz oranda BEN olur, özelleşiriz.
Bu nedenle kendinizi böyle tanımlıyor ve böyle yaşıyorsanız karşınızdakini niçin her şeyi ile tanımaya çalışıyorsunuz. Biliyorsunuz ki siz her şeyinizle – yaşamınızın şimdiye kadar olan kısmına ait yaptıklarınızın tüm detayı ile – tanındığınızda bu kadar sevilmeyeceksiniz; o zaman niçin tanıdıkça ona karşı yaklaşımınızın değişeceğinizi bile, bile onu her şeyi ile tanımaya çalışıyorsunuz. Bırakın onu iyi tanımaya çalışarak ŞİMDİ’mizi heba etmeyi, çar, çur etmeyi.
ŞİMDİ’yi yaşayarak O’nu “geçmişteki yaşadıkları sonucunda sizin sevdiğiniz son hali “ ile sevmeye devam edin korkmadan.
Bu sizin bilinen rollerinizle yaşadığınız yaşam içinde de olabilir hayatın kaçamaklarında da. Hiç fark etmez!
Haftaya görüşmek üzere efendim,22.4.2006

0 yorum:

Blogger Template by Blogcrowds