Dünya tarihi içindeki dünya liderlerine bakarak ortak bir liderlik tanımı çıkarılamıyor.
Kimi sakince beklemiş çalışmalarını ve gayretini bunun üzerine kullanmış ama sistem ile kavga etmemiş. Yeteneklerini sergilemek uygun ortamı sabırla beklemiş ve hedefe bundan sonra ulaşmış.
Kimi sakince ama inatla taraf olmuş, kavga etmemiş, sessizliğini ve inadını hedefe kilitlemiş. Hayatın içinde kavgaya sakince nasıl karşı konulur öğretmiş ve tavrı öğreti olmuş.
Kimi herkesin hayır dediğine, herkesin ortasında evet demiş, riskinin ödülünü almış. Kavga ve zafer yaşam tarzı olmuş.
Kimi herkesin hayır dediğine, olmaz dediğine olur demiş. Hiç kavgayı göze almamış ve ikna ederek sonuca varmış. Sözleri öğreti olmuş.
Pek çok örnek sayılabilir. Hatta hiçbir liderin tarzı bir başkası ile tam örtüşmediği için belki de lider sayısı kadar tarz vardır desek daha uygun olacak. Liderlerin hepsinin hayatı zaferlerle ve başarı hikâyeleri ile doludur doğal olarak.
Bizlerden farklı bir yanları olmalı mutlaka.
Bizlerden daha çok risk almayı göze almışlardır mutlaka.
Hiç birimizin kaybetmeyi göze alamayacağı bir şeyleri kaybetmeyi kabullenmiştir mutlaka.
Sonuçta;
Farklılıkları,
Riskleri alma cesaretleri,
Hedefe kilitlemişlikleri,
Almayı istedikleri olmadığı zaman yaşamaktan bile vazgeçebilecek cesaretleri,
ONLARA LİDERLİĞİ SUNMUŞTUR.
Başarılarını vermeye hazır olduğu değerlerle almıştır özet olarak.
Herkesin kaybetmeyi göze alamadığını kaybetmeye göze almadan, herkesin yapamayacağı yapılamaz.
Bütün liderlik hikâyelerinin özetinde bu yatıyor bana göre. Liderlerin yaptıklarını, yapmak istediklerini, yaşanan sıkıntılara karşılık yapılacakları pek çok kişi biliyor elbette, ama bunların hayata geçmesi için bir kişinin liderlik yapması gerekiyor. Bu bir kişi tüm bu bilenlerden farklı olarak kaybetmeyi göze alıyor ve bu farklılık onu lider yapıyor içinden çıktığı topluma. Kaybetmeyi göze alanların hepsi liderdir bana göre ama tarih böyle demiyor. Tarih bu kaybetmeyi göze alanların içinde kazananlara lider, diğerlerine hain diyor. Bir imkân olsa da tarihin hain dediklerinin yaşam hikâyelerini de bulup okuyabilsek. Kahramanların hayat hikâyelerine eklemeler yapılmış olabilir, iyi şeyler sonradan ona mal edilmiş olabilir. Ama hain dediklerimizin hayat hikâyelerine ilave yapılmamıştır en azından olumlu ilaveleri yoktur. Tarihe gör hainleri başarısızlıkları ve yapamadıkları çok net. Bizler de abartılı insanlar değiliz. Yaşamlarımızı sıradan insanlar olarak sakince sürdürmeye çalışıyoruz. Yaşamımızda hepimizin tıkandığımız noktalar olur. Bizler yaşam mücadelemiz içinde bildiklerimizin bize kattıklarını hayata uygulayabildiğimiz derece tıkanıklıkları aşar ve başarılı oluruz. Okuduklarımız bu nedenle önemlidir. Bu nedenle başarılı kahramanların hikâyelerini ben okumaktan o kadar keyif almıyorum.
Belki de kıskanıyorumdur kim bilir.
Belki de bu başarılar benim sıradan hayatıma fazla geliyordur kim bilir.
Belki de yapabileceğim küçük başarıları da engelliyordur bu kadar büyük başarılar kim bilir.
Belki de hayatın öbür yüzünü belki bu nedenle daha çok merak ediyorumdur kim bilir.
Eski Türk filmlerinin hikâyelerini bir gözümüzün önüne getirelim. Mutlaka bir konak vardır, mutlaka hizmetliler vardır, ihtişam vardır. Yaşamadığımız. Bilmediğimiz ama hep olduğunu varsaydığımız bir yaşam tarzı. Bizim hiç içinde olamayacağımızı bildiğimiz halde bu dönem sinemalara ailecek gittik. Sevindik, üzüldük, yaşamımızdaki sorunların dışına çıkarak seyrettiğimiz film sürecinde bir başka yaşamı paylaştık.
Sosyal içerikli filmler toplum içinde hiç bu kadar seyirci toplamadı. Hiç beklenildiği kadar yankı getirmedi. Seyredenler bu yaşamın içinden geliyordu da ondan. Zaten bildikleri bir yaşamı görmek için kim para verirdi. Kim çoluk çocuk bu filmi seyrederdi. Zaten filmde gösterilen gibi yaşanıyordu. O zaman seyretmeye değecek bir şey yoktu.
Kahramanların hayat hikâyeleri ve konakta yaşanan hayat biz sıradan insanlar için hep seyredilecek, ilgilenilecek konular olmuştur. Hainlerin hayat hikâyeleri, başarısız yaşam hikâyeleri ve sosyal içerikli filmler, biz sıradan insanların hayatlarını yansıtan bu hikâyeler asıl bizim ilgi alanımızda olmalı, okumalı seyretmeliyiz belki hatalarımızı bu yolla bulur, yapmamayı öğreniriz. Yapmamayı öğrendiklerimizin bize faydası yoksa bile bizden sonrakilere faydası olacaktır mutlaka.
Bunun için bizi hayal dünyasına sürükleyecek hiçbir şeye onay vermeyelim. Kısa süreli mutluluk veren her şey zararlıdır genel olarak. Kısa süre mutluluk vericiler için ister kimyasal olsun ister yaşamın içinde olsun mücadele edilmeli. Bizi yaşadığımız hayattan koparacak hiçbir şeyin peşinden koşmayalım.
Başarı ve başarısızlıkla dolu yaşamın gerçek mirasını bir sonraki nesile aktarmak için yaşamın içinde olalım. Başarıların nasıl başarıldığını, başarısızlıkların nasıl başarıya dönüşeceğini biz bulmadan bizden sonrakilere anlatamayız. Bir sonraki nesil için bundan başka bir miras düşünemiyorum toplumlar kalıcı olmak istiyorsa bunu becerebilmeli.
Bu haftalık ta bu kadar mesajlarınızı bekliyor bir sonraki hafta buluşmak üzere diyorum efendim.
29.07.2006
0 yorum:
Yorum Gönder