İlk yazımdan bu geçen haftaki yazıma kadar bir değerlendirme yaptım zihnimde, yaşamlarımızı esas alan, yaşamların ortasındaki insanı esas alan ve bu esaslar içindeki kendi algılamamı, yaklaşımlarımı sizlerle paylaşmaya çalışmışım.
Davranışlarımızdaki bencilliğimizi algılamaya çalışıyorum şu sıralar. Her birimiz Dünya’nın kendi çevremizde döndüğünü sanıyoruz veya bizim çevremizde dönüyormuş gibi davranıyoruz . aslında biliyoruz ki Dünya kendi etrafında dönmekte .
Bir de yaşamımız içindeki hayatların içindeki BİZ de duruma göre değişme uğramıyor mu çoğu zaman. Metamorfoza uğruyoruz, neredeyse kişilik değiştiriyoruz. Tanıdığımız BİZ’leri tanıyamaz oluyoruz, şaşırıyoruz.
Benzer olaylara karşısında bezen konum farkının getirdiği farklılık ile farklı davranıyoruz. İmkan olmadığı için aynı olayı aynı kişiye farklı iki konumda yaşatamıyoruz ve davranışlarını ölçemiyoruz ama benzer olaylar ile bu tanımlamayı yapabiliriz tabi?
Trafikteki bir olaya sürücü iken gösterdiğimiz tepki ile yaya olarak gösterdiğimiz tepki farklı. Her ikisinde de BİZ haklıyız çünkü olay aynı olay olsa bile bizim konumumuz farklı ise bu iki olay aynı değildir BİZ’e göre. Sonuçta aynı olay değildir ve her iki olay da farklı konumlardaki BİZ’e göre şekillenmeli. Merkez biz olmalıyız.
Yine benzer olaylara bazen farklı ruh hali ile karşı karşıya geliyor isek yine farklı yaklaşımlar sergiliyoruz. Yine imkan yok ki aynı olayı farklı ruh hali ile yaşatıp kanıtlayalım kendimize farklı davrandığımızı.
Yine trafikte sürücü olalım, bir yere gideceğiz ve zamanımız fazla. Kırmızı ışık bizi kızdırmaz, öndeki sürücünün yavaş gitmesi bizi kızdırmaz, arkadan gelip yolu açmamızı isteyen sürücü hakkında hız ve seyir ile ilgili tüm kurallarını hatırlatmak isteriz içimizden veya kendi kendimize söylenerek. Peki aynı sürücü yine aynı trafik şartlarında olsa ama bir toplantıya gitmek için zaman problemi olsa böyle mi davranır veya böyle mi davranıyoruz. Kırmızıda değil mutlaka sarıda geçmişizdir, kırmızı ışık sürelerini bir kez daha düzenlemeliyiz, önümüzde seyir eden başka sürücünün yolu açmasını isteriz çünkü trafiği aksatacak kadar yavaş gidilmez ortalama hıza uymalıdır herkes, kısaca bu farklı yaklaşımları sergilemiyor muyuz?
Üstelik bu farklı davranışlarımızın her birini ayrı zamanlarda savunuyoruz, çevremizde farklı davranışlar var ise uymayanları eleştiriyoruz ve bizim düşündüğümüz gibi olmalarına çabalıyoruz her zaman. Hem çalışıyor, hem zorluyor, olmaz ise de yargılıyoruz ve eleştiriyoruz ve anlaşılmadığımızı düşünmüyor muyuz?
Yargılama ve eleştiri, gücümüzün etkinliği de; bireysel gücümüz ile doğrudan ilgili.
Yaşamlarımız içindeki hayatlarımız geçirdiğimiz toplum içerisinde yorum farklılıklarımız ile oluşan farklı BİZ’leri kaçırmamak, farkında olmak lazım,
Ruh halimize, o anki isteklerimize, ihtiyaçlarımızın önceliğine bağlı olarak geçirdiğimiz metamorfozu yakalamak lazım.
Bu farklı duygu ve düşünceler içinde veya farklı konumlarda iken bencilce gösterdiğimiz bu yaklaşım İNSAN olmamız ile tanımlanabilir sadece.
Evet böyle yaşayacağız, bir makine gibi her zaman aynı davranışı sergilemeyeceğiz mutlaka ve bencilce dünyayı etrafımızda döndürmeye çalışacağız.
Dünyanın bizim etrafımızda döndüğünü varsayarak; diğer yaşamları ve diğer yaşamlardaki hayatları, kendi yaşamımızın ve yaşadığımız hayatımızın özelinde düzenlemeye çabalayacağız .
Ev hayatındaki BİZ ile iş hayatındaki BİZ farklı olacak elbette, farklı hayatlar değil mi neticede.
Hoşgörümüz de, sevecenliğimiz de, misafirperverliğimiz de günden güne, ruh halimiz bağlı olarak değişmiyor mu aynı hayat içinde bile?
Evet farlı davranışlarımız olacak, farklı olacak tavırlarımız, evet biz insanız ve her olayı kendi şartlarında yorumlayacağız ama bunun “farkında olmamız”, farklılığımızı davranışlar içinde olduğumuzu “fark etmemiz” gerekiyor. Tepkilerimizi koyarken, tavırlarımızı sergilerken bulunduğumuz tarafa göre olmamalı tarz, şiddet ve yöntem. Yarın bir başka konumda ve şartta karşı tarafta kalırsak ve tavır koymamız, tepki göstermemiz gerekir ise utanmayalım kendimizden. Kantarın topuzunu kaçırmayalım bir şeyleri savunurken, gemileri yakmayalım. Sonradan açacağımız bir kapıyı çarparak çıkmayalım odadan, böyle daha İNSAN olur insan
Haftaya görüşmek üzere efendim.
18.05.2006
0 yorum:
Yorum Gönder