Saatiniz var mı?

Yaşam saatinizi hiç kontrol ettiniz mi?
ileri mi gidiyor yoksa geri mi kalıyor.
Saatiniz kaç?
Yaşamı kaç geçiyor saatiniz, geç mi kalıyoruz!
Hayata kaç kaldı,
Hakem maçın sonunda tabelayı kaldırdı mı?
Ben eskiden beri geç kalmamak için beş dakika ileri ayarlardım saatimi.-)
Bir de fark ettim ki yaşam saatim de ileride!
Benim ki ileri gidiyor ve beni yoruyor.
Hep bir şeyleri bitirmenin telaşı?
Hep eksiklerin sonlandırılması aceleciliği?
Hep bu telaşın ve aceleciliğin verdiği işin yapma süresinin kısaltma gayreti?
Hep bu sıkıştırma gayretinin sonucunda atlanılan küçük detaylar?
Hep atlanılan detayların sonrasında!
Bazen tamamen bozulması yapılan işin,
Bazen tamir bile edilememesi,
Bazen de kaybedilmesi sevgilerin.
Bir şeyi parçalarına ayırıp toplamaya çalışmışsınızdır mutlaka veya yeni aldığınız ve montajının yapılması gereken bir eşya almışsınızdır mutlaka.
Düşünmeden ve hızla başlanır,
Göze kolay görünecek boyuttaki büyük ve esas parçaları koymaya başlanır.
Çözülemeyen aşamada – şansınız varsa- montaj talimatına bakılır.
Şansınız yok ise işi eksikli olarak takılmadan tamamlarsınız.
Çalıştırırsınız!!!!!
Tık yok?
Montaj talimatını açıp başlarsınız geri sökmeye, hatayı bulamazsınız dönersiniz başa.
Yine şansınız var ise bozmada, kırmadan sökebilirsiniz parçaları, öncekine göre daha da yavaş başlarsınız toplamaya. Kaybettiğiniz zaman olması gerekenin üç katına yakındır çoğu zaman.
Yani yaşam saatinizin ileri gitmesi size zaman kazandıramamış aksine yaşamınızın zamanını kaybettirmiştir size.
Yaşam saati ileri gidenler aslında yaşam yorgunudur,
İşleri bitirme telaşının arka planında yaşamını bitiriyordur,
Bugünü kaçırarak meçhul yarına koşarken saatin durmayacağını unutuyordur.
Can Yücel’in dediği gibi
-yaşam üç gündür
Dün yaşandı bitti, yarın meçhuldür
O halde yaşam bir gündür o da bu gündür demiş.
İşte yaşam saati ileri gidenler bugünü es geçiverirler
Yeryüzünde dünya lezzetini alma açısından hayvanlara yetişemezsiniz. Çünkü onlar sadece şimdiyi yaşarlar. Hayatın ağır yükünü yere bırakalım, üzerine oturalım. Hayvanlar beceriyorsa biz beceremez miyiz? Beceremesekte emek harcamalıyız bu yolda.
Beceremeyenler de var, becerebilenler de tabi.
Becerebilen ustalar vardır, bilmeden yaşam koçluğu yaparlar insanlara.
İzlerken sıkılırsınız önce,
Yavaşlıklarından sıkılırsınız,
Bitmeyecek sanırsınız,
Sonsuza kadar aynı işi yapacakmış gibi gelir sizlere.
Yaşam saati geri kalan yaşam üstatlarıdır onlar.
Bir işi hiç bitmeyecekmiş gibi sabırla yapan zaman bilgeleridir onlar,
İşlerini tek seferde ve hiç hatasız bitiren zamanın terbiyecisidir onlar.
Sanırsınız ki zaman onlar istemedikçe ilerlememektedir.
Hani bir söz vardır “yolundan giden yorulmaz” diye tam bu zaman üstatlarına dairdir.
Benim gençliğimin kamyon şoförleri hiç telaş etmezler.
Onlar ömür biter yol bitmez derler,
Molalarda bir ömrü geçirecekmiş gibi,
Kamyonla neredeyse yürüme hızıyla rampa çıkarken zamanı durduracakmış gibi ifadesizlerdir.
Benim becermeye çalıştığım; yaşamın içinde ki hayat dediğim her dilimi – ki en büyük dilim Hayat’ıma ait olmak üzere- olabildiğince yavaş yaşamak ve bu yavaşlığın tadını da damağıma yapıştırdığım bir çikolata gibi hissederek şimdiyi içmek.
Yapabildi mi?
Yapabilsem burada dertleşir miyim sizlerle
Yapmanın, yapabilmenin yöntemini okuyup yaşamımın hiçbir diliminde uygulayamayan ben teori olarak eksikliğimi giderdim ama patrikte, uygulamada sınıfta kaldım.
Bilenler anlatmasın onların içinden gelip yapıyorlar, doğalarında yok hız,
Davranışını değiştiren varsa ben de tanımak isterim, öğreneceklerim vardır eminim, yaşamın saatini durdurmadan.
Unutmayalım hepimizin zaman saati duracak bir zaman.
Unutmayalım yaşam bir tane.
Unutmayalım bu günü yaşamayı.
Unutmayalım bugünün sesini duymayı.
Divan edebiyatı yaşam saatinin duruşunu şöyle anlatır “Asuman’dan* gayri her şeyin yeri kara topraktır.”
Ve tik takların sonu……………
Not: Asuman’ın anlamı gökyüzü demektir.
(10.6.2010)

0 yorum:

Blogger Template by Blogcrowds