
Yarışmayı öğretiyoruz yavrularımıza,
O gencecik sübyan beyinlere tırmanırken bir yere basmayı öğretiyoruz,
o basacaklarının arkadaşı olmamasını değil varacakları yerin önemini önemsiyoruz.
Sınıf arkadaşlığını normal dağılım eğrisine bir standart sapma karşılığı verdiğimizi,
Yanındakinin arkadaşı değil rakibi olduğunu öğretiyoruz farkına varmadan.
Yarışma ruhunun değil kazanma ruhunun esiri oluyoruz önce biz sonra yavrularımız.
Ders alan, çalışan ve görev olarak sosyalleşen gençliğin yirmi yıl sonrası ne olacak,
Birden insanca mı yaşayacaklar,
Birden arkadaşça mı davranacaklar,
Birden bizin ağrılarımızla mı uğraşacaklar,
Birden vatansever mi olacaklar,
Birden yaşadıkları topluma önderlik mi yapacaklar,
Yoksa yine kazanmaya,
Yoksa yine galip gelmeye,
Yoksa kazanmalarını sağlamayacak her şeyi yok saymaya devam mı edecekler.
O zaman kızmayacak mıyız?
O zaman yalnız kalan biz olmayacak mıyız?
Ölürken yalnız ama uzaktan başarılarını seyrettiğimiz evlatlarımız bize kızmayacaklar mı?
İnsanlığı öğretemediğimiz için,
Yaşamayı anlatamadığımız için,
Ben sadece yaptıklarımızın, yapmak zorunda kaldıklarımızın bize bir bedeli olduğunu sizlerle paylaşmaya çalışıyorum, evlatlarımızın veballerini toplumsal-mahalle- baskısıyla yüklendiğimizi bir durup düşünelim istedim.
Bir güzel şiiri de paylaşarak yine bildiğimiz gibi yaşamaya devam edelim istedim.
"Gençlere yalan söylemek yanlıştır.
Yalanların doğru olduğunu göstermek yanlıştır.
Tanrının gökyüzünde oturduğunu ve yeryüzünde
İşlerin yolunda gittiğini söylemek yanlıştır.
Gençler anlar ne demek istediğinizi. Gençler halktır.
Güçlüklerin sayısız olduğunu söyleyin onlara
Yalnız gelecek günleri değil, bırakın da
Yaşadıkları günleri de açıkça görsünler.
Engeller vardır deyin. Kötülükler vardır.
Ama varsa var ne yapalım: Mutlu olmazlar ki
Değerini bilmeyenler mutluluğun demeyin
Gençler, rastladığınız kusurları bağışlamayın,
Tekrarlanırlar sonra, çoğalırlar
Ve ilerde çocuklarımız, öğrencilerimiz
Bağışladık diye o kusurları, bizi bağışlamazlar." Yevgeni Yevtuşenko.
0 yorum:
Yorum Gönder