Yenigün’e uyanırken,


İnternetten bir dostumun gönderdiği mesajı paylaşmak isterim sizlerle;
Yaşadığı şehirden, bulunduğu ortamdan kısacası yaşantısından sıkılan bir adam, cebindeki az miktar para ile yanına hiçbir şey almadan bulunduğu kenti terk edip daha önce hiç bilmediği bir ülkeye gitmiş. Oraya henüz alışmaya çalışırken birden bir ses duymuş. Bir çığırtkan, avazı çıktığı kadar meydanda bağırıyormuş:
- Tiyatro! Gelin! Kaçırmayın! Bu akşam Tiyatro!
Adam hayatında hiç tiyatroya gitmemiş ve inanılmaz derecede merak etmiş. Biletin nereden alındığını öğrenmiş. Bilet fiyatı cebindeki tüm para kadar olmasına rağmen hiç tereddütsüz bileti almış. Başlamış merakla oyunu izlemeye. Oyun bitmiş, herkes dağılmış ve bizim meraklı öylece kalmış, izlediği muhteşem oyun karşısında. O sırada temizlikçi tarafından salonu boşaltmak için ikaz almış.
Adamsa seyrettiği oyunun etkisi ile müdür ile konuşmuş ve ne olursa olsun ne iş olursa olsun buranın bir parçası olmak için çalışmak istediğini belirtmiş. Müdür çok şanslı olduğunu, şu sıralarda bir temizlikçi aradığını fakat önce onu denemesi gerektiğini ifade etmiş ve denemek üzere aylardır el değmemiş bir kütüphanenin temizliğini uygun bulmuş.
- İşte burayı temizle. Eğer beğenirsem seni işe alırım demiş ve gitmiş. Tiyatro aşkının verdiği şevk ile temizlik beklenenden kısa sürede bitmiş. Müdür odayı görmeden adamın samimiyetine inanmamış. Onu diğerleri gibi işi savsaklayan biri sanmış. Fakat odanın temizliğini görünce hayretler içinde kalmış. Aylardır içeriye girilmeyen oda gıcır, gıcır oluvermiş. Müdür bu çabuk ve becerikli adamı işe almaya karar vermiş.
- Tamam, seni işe alıyorum
- Fakat benim yatacak yerim yok.
- O zaman burada yatarsın ve işe daha erken başlarsın.
Müdür odadan çıkarken sormuş,
- Adın neydi senin buraya yazalım demiş. Aldığı cevap ise,
- William! William Shakespeare! olmuş.
Bu hikâye hem insanı dehşete düşürücü hem de ilham verici. Shakespeare tiyatro yaşantısına bu şekilde başlamış. Tam kırk (40) yaşında... Tiyatroyu o yıllarda tanımış ve büyük bir azimle o muhteşem oyunları yazmış. Üstelik büyük bir fedakârlık göstermiş mesleği için.
Meslek hayatı boyunca sadece üç saat uyuyarak yaşamını sürdürmüş. Sabah erken kalkıp oyun provasını yapıyor oyununu oynuyor ve akşam yeniden oyun yazıyor...
Bu böyle sürüp gitmiş.
Bu hikâye benim burada yazma konusundaki ısrarımı ve aldığım büyük keyfi temsil ettiği için öncelikle sizlerle paylaşmak istedim. 12. Yaşını kutlayan YENİGÜN gazetesinde haftada bir amatör yazı yazan ben için bu 45 yaşımdan sonraki en büyük keyiflerden biri, ama adım William Shakespeare değil ne yazık ki. O yüzden yıllar sonra anlatılacak bir hikâyenin başrol oyuncusu değilim. Ayrıca bu kadar radikal yaşamadığım için hikâyemin yıllar sonra paylaşılmasını da hak etmiyorum.
Bu kadar radikal yaşayan bilmem kaç kişiden sadece birinin adının şimdiye kadar ve beklide sonsuza kadar paylaşılacak olmasının hak edilecek bir çıktısı var ama bizimki sadece dost sohbeti!
Ben bu gazeteyi buraya taşıyan ve sonrasında yükünü sırtında taşıyacak herkese sonsuza uzayacak bir teşekkür edebiliyorum o kadar,
Haftaya görüşmek üzere. 17.2.2011

0 yorum:

Blogger Template by Blogcrowds