Nasihatler kimin için!


“Kendimi her zaman mutlu hissederim. Neden biliyor musunuz?
Çünkü kimseden bir şey ummam.
Beklentiler daima insanı yaralar.
Hayat kısadır.
Öyleyse hayatınızı sevin.
Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin.
Sadece kendiniz için yaşayın
Ve
— Konuşmadan önce dinleyin,
— Yazmadan önce düşünün,
— Harcamadan önce kazanın,
— Dua etmeden önce bağışlayın,
— İncitmeden önce hissedin,
— Nefret etmeden önce sevin,
— Vazgeçmeden önce çabalayın,
— Ölmeden önce yaşayın.
Hayat budur. Onu hissedin, onu yaşayın ve ondan
hoşnut olun demiş William Shakspeare.”
Çok sevdiğim bir arkadaşımın gönderdiği mesajdan aldım bu satırlar.
Okuyunca ne kadar kolay geliyor mutlu bir hayatın formülü!
İnsanlar yaşadıkları süre içinde başlarından geçenleri ve başlarına gelenleri bir sonraki nesil ile paylaşırlar. Bunlar bazen bir söz, bazen bir şiir, bazen bir hikâye, bazen bir türkü olarak gelir karşımıza.
Acılarını, yanlışlarını paylaşırlar ki kendisinden sonrakiler aynı durumda aynı hataları yapmasınlar diye.
Hayvanlarda bu var mıdır? Bilemiyorum. Ama bilim adamlarına göre hayatlarını devam ettirmenin yolu bir önceki nesilden öğrendiklerini uygulaması. Nesillerini devam ettirmenin yolu bu ise nesilleri devam edenler nasihatlere uyuyorlar demektir, uymayanları da ancak ansiklopedilerde görebiliyoruz zaten.
Bizlerin uymama nedeni acaba neslimizin tehlikede olmadığı varsayımımıdır bilinmez ama biz insanlar kendi yaşadıklarımızdan bile ders almıyoruz yaşamımız içinde.
Ne demiş büyük şair Mehmet Akif Ersoy “'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? ”
Evet, kendi yaşamımız için başkalarının yaşadıklarından ders almıyoruz.
Evet, yaşadığımız her şeyin -başkaları benzerini yaşasa bile- bize özel olduğunu düşünüyor ve başkalarının tecrübesinin bize uymadığını kabul ediyoruz, biz kendi şartlarımıza göre kendi kararımızı veriyoruz her zaman! Sonuçlar aynı olsa bile.
Evet, başkalarını okuyor,
Evet, başkalarını dinliyor,
Ama bildiğimizi yapıyoruz.
O yüzden Shakspeare söyledikleri önünde saygıyla eğiliyor biz bildiğimizi yapmaya devam edeceğiz.
Uysanız da, uymasanız da ben size nasihat etmiş olayım dedim

Bu üçlüye dikkat!

Yaşamımızı bir şekilde yaşanabilir kılmak elimizdedir. Yaşamın içinde bize bağlı damarlardaki tıkanıklıklar biz sıkıntılara sürüklediği anlarda bile bir çıkış yolu bulma çabasını kendimize yüklemek ve bunun peşinde koşmak bile yaşamın içindeki o tıkanıklığa stent takmak gibidir. Acil durumu atlatınca isterseniz by-pass yaparsınız.
İçinizde bir yerlerde inanç saklamalısınız. İçinizdeki bu inanç sizin yaşamınızı güzelleştirecek saç ayağından biridir. Bir işe başlarken onun olacağına dair inancınızın olması ve o işi bu şekilde yapmanız işin olma olasılığını arttıracaktır mutlaka. İsteksiz iş olmaz derler atalarımız. Bir işi yapıyorsanız olması için, tüm bedeniniz ve ruhunuzla çabalamalısınız. Olacağınız dair inancınız tam olmalı. İnanmadığımız işe başlamak ve ona çaba harcamak israftır sadece. Olması bile bizi mutlu etmez hayatımızı güzelleştirmez. İnandığınız işin olumlu sonuçlanması yaşamımızı güzelleştirir.
En güzel duygulardan biri de güvendir, güvenebilmektir. En azından bir kişiye sırtını dayayıp göremediğiniz yanınızı sizin gözünüzle koruyacak ve onun göremediğini de sizin koruyacağınız bir kişiye herkesin ihtiyacınız vardır. Çok sıradan kullanarak eskittiğimiz arkadaş kelimesinin asıl çıkış noktası olan iki kişinin bir savaş alanında birbirini koruması için sırt sırta vermesi ile oluşan takımın adıdır arkadaş. Böyle biri yoksa savaş alanında savunmasızsınız!
Bir baba çocuğunu yukarı atar, çocuk düşerim korkusuna kapılmadan bu oyunun keyfini çıkartır. Güven işte böyle güzelleştirir yaşamı ve güven işte böyle mutlu eder adamı.
Yine büyük şair Can Yücelin dizelerine kulak verelim.
“yaşam denilen üç gündür,
Dün yaşandı bitti,
Yarın meçhuldür,
O halde yaşam bir gündür o da bugündür”
Evet, yaşam hissettiğimiz andan başkaca bir şey değildir. Yaşamın ne zaman biteceğini bilmememiz yarını meçhul yapıyor bizim için. Yaşadığımız andan sonrası herkes için meçhuldür evet doğru, ancak insanoğlu sonsuz yaşayacakmış gibi sürdürür yaşamını. Ölümü düşünerek sürdürmeyiz hiç birimiz yaşamımızı. Yaşam enerjimizin kaynağı ne zaman duracağını bilmediğimiz nefesimizin devamını sorgulamadan yaşayabilmektir. Yarın uyanacağını bilmeden yatağında yarına plan yapmaktır yaşama saygı. Bu ümittir.
Ölümün korkusuyla yaşamın içinden uzaklaşmak yerine, yaşamın devam edeceği ümidiyle direnmektir.
İşte inanç, güven ve ümit bizi bu yaşamda mutlu eden, bu üçlü bizim yaşamımızı her şeye rağmen yaşanır kılan dostlarımızdır.
Bu üçü varsa yaşam güzeldir, ( 9.12.2010)

Siz öldünüz!


Bazı kitaplarda kendinizi daha iyi tanımanız veya kendi kendinizi tanımlamanız için önerdikleri bir yöntem var.
Kedinizin öldüğünü düşünün. Cenaze töreninde de sizin hayatlarınızda sizi en iyi tanıyanları hayali olarak konuşturun. Yaşamınızı oluşturan hayatlarınızın tamamıyla bütünleştirdiğiniz yaşam çemberinde siz ne durumdasınız bir özet yapın kendi kendinize.
Siz insanları konuşturacaksınız, size göre konuşacaklar tanıdıklarınız, dostlarınız ve herkes.
Bu denemeyi düşünürken birden bunu değil de neleri bir an önce yapacaktınız da yapamadınız bir de onu düşünün, kimlere ne diyemeden öldünüz acaba? Hangi dostlarınıza hangi itirafı yapamadınız veya yarın yaparın diye pervasızca ertelediğiniz neler! Ve yapamadan öldüğünüz hangi hobileriniz öksüz kaldı aniden.
Bırakalım konuşulacakları,
Bırakalım arkanızdan yapılacak övgüleri,
Bırakalım yaşamdan kopuşumuzu,
Biz eksik bıraktıklarımızı düşünelim bence.
Biz öksüz bıraktıklarımıza yanalım.
Ölüm ölen için değildir, ölen bilmez ölümün acısınız, ölmek giden için değildir kalanı öksüz bırakır.
Kalan yaşamak zorluğuyla ve eksikle direniz yaşama.
Ölüme hep yaşayanlar rol biçmiş,
Ölümü hep yaşayanlar tanımlamıştır.
Oturup siz tanımlayın bakalım ölünceye kadar
Göstermediğiniz sevgi ne işe yaradı,
Söylemediğiniz övgü kalınca içinizde, ölümün ne işine yaradı?
Okşamadığınız yanaklara ulaşamayınca daha mı bir sıcak oldu avucunuz!
Kıskandığınız iyilikleri yanınızda götürünce bir faydası oldu mu bari!
İşte bunları yaşarken fark etmeyince,
Ölümde bunlar olmaksızın sizi aniden alıverince,
Kalan öksüzlüklerin toplamı yaşamın toplamını geçiverince!
Korkarız yaşarken ölümden….
Arada bir yaşarken ölünce bu öksüzleri görünce belki yaşamı ve yaşamın içindeki hayatlardaki temaslarımızı bir daha yorumlarız,
Kıskanmayız sevgileri ve dokunmaları.
Yaşamayı sevimli yaparız fark etmeden,
Ve ölünce ölüm yaşanmayanlardan öksüzleri üzeceğine kendi üzülür!
23.12.2010

Blogger Template by Blogcrowds