TMMOB`ye bağlı 19 Oda Başkanın ortak karar önerisi üzerine TMMOB Yönetim Kurulu Ankara`da miting düzenlenme kararı aldı.Alınan kararı açıklayan TMMOB Makine Mühendisleri Odası Kocaeli Şube Sakarya İl Temsilcisi Vedat Dede ve yönetim kurulu üyesi İlhan Düzgün, güvenceli bir çalışma yaşamı istediklerini söylediler. Yapılan ortak açıklama şöyle, “İnsanca, iş güvenceli,örgütlü,toplu sözleşme ve grev haklarının tam olduğu, işçi sağlığı ve iş güvenliğine dayalı istihdam ve iş kazalarını en aza indiren; Güvenceli ve İnsanca bir çalışma yaşamı için yürüyoruz. Gelişen teknoloji ve artan üretkenliğe, 45 saatlik yasal çalışma süresine rağmen 55 saatin üzerinde çalışan ve fazla mesai ücretini alamayan meslektaşlarımız için; çalışma saatlerinin yasal seviyeye getirilmesi,fazla mesai ücretlerin ödenmesi için yürüyoruz.Çoğumuzun güçlükle bulduğu işlerde yoksulluk sınırının altında aldığı maaşlar ve iş güvencesinden yoksun, asgari ücret seviyesinden ödenen primlerle çalınan; geleceğimiz için yürüyoruz.Yatırım yapmayan kamu, serbestleşen özel sermaye ile;artan çevre sorunları, artan işsizlik ve göç sebebiyle derinleşen kent sorunları için, dengeli istihdama dayalı,çevreye duyarlı bir sanayileşme için yürüyoruz.Çalışma yaşamında, aynı iş kollarında erkeklerle eşit çalışma gücüne sahip kadın meslektaşlarımız aleyhine politik ve yönetsel tercihlere bağlı olarak uygulanan cinsiyet ayrımcılığının son bulması için, işe girmede ve çalışma yaşamında kadın-erkek eşitliği, eşdeğer işe eşit ücret politikaları için yürüyoruz. TMMOB yasasına yapılmak istenen kasıtlı ve yanlış müdahalelere, akademik ve mesleki yeterliliği kanıtlanmamış yabancı mühendislere tek yanlı olarak ülkemiz kapılarının açılarak kalitesiz ve kontrolsüz hizmet sunumuna olanak tanınmasına, bizlerin kendi ülkemizde mülteci durumuna düşülmesine dur diyoruz.MESLEĞİMİZ İÇİN YÜRÜYORUZ.
Taleplerimizi dile getirmek adına,üyelerimizi öğrenci üyelerimizi, yakınlarını ve dostlarımızı bu günkü; mitinge davet ediyoruz. Mitinge üyelerimiz,öğrenci üyelerimiz,yakınları ile birlikte katılabilirler. Katılmak isteyen üyelerimizin ulaşım organizasyonu için temsilciliğimize kayıt yaptırmaları gerekmektedir. Taleplerimizin dile getirileceği Mitinge ulaşım otobüslerle sağlanacaktır” dedi.


İnsanı değil kıyafeti seçmek,
Yaşarken yaşamı es geçmek.
Bunları yaşamın sonunda fark etmek!
Ne kadar acı bir durumdur değil mi?
Ama hep bunu yaparız, bu durum için bildik bir hikaye var onu paylaşacağım sizlerle.
Bir grup kariyer yolunda ilerleyen yeni mezun, eski üniversitelerindeki profesörlerini ziyaret için bir araya gelirler.
Sohbet, sonunda işin ve hayatın stresinden şikâyetleşmeye döner.
Misafirlerine kahve ikram etmek isteyen profesör mutfağa gider ve yanında büyük bir termos içinde kahve ve porselen, plastik, cam, kristal olmak üzere değişik tarzda ve ucuz görünenden, pahalı ve hatta çok özel olanlarına kadar değişik kahve bardakları ile gelir.
Herkes bir bardak seçince, profesör şöyle söyler:
'Fark ettiyseniz, tüm pahalı görünen bardaklar alındı ve geriye ucuz görünümlü, sade bardaklar kaldı. Kendiniz için en iyi olanı istemeniz normal olsa da, bu sizin stresinizin ve problemlerinizin kaynağı aslında. Emin olun ki, bardağın kendisi kahvenin kalitesine hiç bir şey katmaz. Çoğu zaman, sadece daha pahalıdır ve hatta bazı durumlarda da içtiğimizi saklar.
Hepinizin aslında istediği kahveydi, bardak değil, ama bilinçli olarak en iyi bardaklara yöneldiniz ve sonra birbirinizin bardağına bakmaya başladınız.
Şunu bir düşünün: Hayat kahvedir. İş, para ve toplumdaki konumunuz da bardaklar. Onlar hayatı tutmak için sadece araçlardır ve seçtiğimiz bardak yaşadığımız hayatın kalitesini belirlemediği gibi değiştirmez de.
Bazen sadece bardağa odaklanarak kahvenin tadını çıkarmayı unuturuz.
Kahvenizin tadına varın!
En mutlu insanlar her şeyin en iyisine sahip değildirler. Sadece her şeyin en iyi şekilde tadını çıkartırlar.
Basit yaşayın.
Cömertçe sevin.
Birbirinize derinden itina gösterin.
Nazik olun,
Bu ve benzeri yazılar elbette değiştirmeyecek yaşam stilimizi hiç birimizin sadece bunlarda varmış diyebilmek, bir virgül koyabilmek yaşamımıza belki buna yardım olur da yaşamın günlük kargaşasından fark etmeden unuttuğumuz yaşamın gerçek tadını yakalamak için değil ama bilmemiz ve yakalayamadığımızı hatırlamamız bile insanlaştırır bizleri.

Yarasamısınız karar verin


Bir fıkra vardır,
Yurt dışında biri ters yöne girmiş yoğun trafikte ilerlemeye çalışıyormuş. O sırada trafik polisine ait helikopter yukarıdan aşağıya sürekli uyarı anonsu yapıyormuş.
- Dikkat edin bir çılgın sürücü ters yönde hızla ilerliyor!
Ters yönde ilerlemeye çalışan sürücü çamı açmış başlamış el kol hareketi ile yukarı doğru bağırmaya
- Ne biri hepsi çıldırmış, hepsi ters yönde!
Aslında yaşamımız içinde çoğu zaman yaşarız bu ironik durumu.
Çoğunluğun dediği doğru mudur?
Çoğunluğa uymak ne kadar bizi rahatlatır?
Çoğunluğun içindeyken fark edemediğimiz neler var?
Çoğunluğa uymak adına hangi doğrularımızdan vazgeçiyoruz?
Veya tam tersi sadece farklı olmak adına neleri yanlış yapıyoruz.
Yani bazen tüm sürücüler ters biz doğru yönde olabiliriz.
Atatürk’ün gençliğe hitabesinde belirttiği gibi bazen siz doğru yönde olmanıza rağmen karşınızdakiler büyük bir çoğunluk ve büyük bir güç olarak karşınızda olabilirler bu şartlarda siz doğru bildiğiniz yolda ilerlemelisiniz. Tarih her zaman haklıların hakkını teslim eder. Bazen iş işten geçmiş olsa bile, bazen siz bunu duyup fark edemeseniz bile. Doğru yönde yapılan mücadele kutsaldır.
Ama doğru olanı iyi tespit edemiyorsanız veya sadece farklı olmanın gayret içindeyseniz işte o zaman işiniz kötü. Tüm ikazları yanlış yoldaki sürücü gibi algılayamaz iseniz işini kötü. İşte o zaman pisipisine Niyazi oldu derler arkanızda. Tarih sizin yanlışınızı tespit etmez ve unutur. Zaman sizi unutur. İşte bu unutmalar ise sonradan sizin hatanız tekrar edilebilsin diyedir.
Doğru yön hangisidir fark etmek şimdiki zaman içinde zordur. Gelecekte geçmişe dair yapılan tespitler ile belirlenebilir işin doğrusu yanlışı. Tarihin unutmadığı büyük adamların farkı şimdiki zaman içinde fark edebilmektir doğru yönü. Tarihin unutmadığı büyükler doğruları için her şeye rağmen, herkese rağmen ve her şeyini kaybetmeyi göze alarak gitmişlerdir bu yolda ve şimdiki zamanda kaybetseler de sonsuzda kazanmışlardır.
Yarasa dünyasında yaşayan bir insansanız anlatamazsınız düz hangisi, ama sizin düzünüz düzdür gerçekten.
Yok, insanların dünyasında yaşayan bir yarasaysanız yine anlatamazsınız düz hangisi, ama sizi düzünüz düz değildir.
Hangi dünyadasınız ve siz kimsiniz bunu iyi analiz etmelisiniz. Kendinizi bilmezseniz kendinizi düzünüz düz olmaz hiçbir zaman.

Dümdüz olmak


Düz olmak,
Düz iş yapmak,
Düzeltmek zordur.
Yaşamın içinde dümdüz olmanın sıkıntısını hepimiz her zaman yaşamışızdır.
Düz çizgi çizmek bile zordur, kalanını siz düşünün.
Eğri çizmek her zaman daha sıkıntısızdır.
Dümdüz giderken,
Dosdoğru yaşarken bazen, bazı durumlarda eğrilmek isteriz,
Eğrilip karşımızdaki zor durumun etrafından dolanıvermek isteriz.
Bir film seyrederken bile zordur bu anları seyretmek,
Ana karakter en çıplak şekliyle paylaşmaya karar verdiğimde doğru durumu
Bunun yüzünden kaybedeceklerini ondan önce biz düşünür, biz sıkılırız.
Ter basar her yanımızı!
Birkaç saniye içinde anlatılıveren saatlerce düşünülmüş zor durumu.
O anlatmadan, kimseyle paylaşmadan elimizi yüreğimizi yakan o durum,
Bizi doğru olup olmama arasında gidip gelmemize neden olan o sıkıcı durum,
O önümüzde dururken doğruca geçip gidemeyeceğimizi düşündüğümüz sıkıcı durum,
Bir kerelik bile olsa eğrilip etrafından dolaşmamız için bizi zorlayan durum,
Yükü tonlarca olan eğrilik düşüncesi
Anlatılınca nasıl da kayboluverir önümüzden.
Sanki o büyük sıkıntı, çarpınca bizi ezecek dert buhar olmuştur,
Yükü kalmamıştır sırtımızda.
Doğru olmanın dayanılmaz hafifliği sarar bizi ve korur eğrilikten.
Ama bu hafifliği yaşayıncaya kadar taşınan ağırlığı kaldırabilmek,
İşte o sınavı geçmektir zor olan.
Taşınamaz ise o yük, kıvrılmak istenirse kolayca aşağıdaki hikaye ders olsun onlara.
“Yılan derede karşıdan karşıya geçmek istiyor ana akıntıdan kokuyor.
Kaplana rica ediyor beni karşıya geçirir misin diye.
Kaplan alıyor sırtına geçirmeye başlıyor yılanı.
Yılanın aklı karışıyor
Kıyıya yaklaştıkça onu ısırıp öldürmek ve uzun süreli gıda ihtiyacı karşılamak cazip gelmeye başlıyor.
Kıpırdanmaya başlayınca kaplan huylanıp kıpırdanan yılanı alaşağı eder öldürür.
Yere uzatır dümdüz yapar yılanı
Ve şöyle der,
Keşke yaşarken dosdoğru olsaydın.”
Dedik ya dosdoğru olmak dünyanın en zor işdir,
Dosdoğru çizmek bile ne zordur,
Dosdoğru yaşamayı siz düşünün.
Evet, sırtında değiliz kaplanın ve kıpırdasak da kimse bizi alaşağı edip vermeyecek dersimizi, ödetmeyecek eğriliğimizin bedelini bize hayatımızla.
Ama vicdanımıza havale edeceğiz kendi kendimizi yaptıklarımızdan kaynaklı.
Bunu yükü ve ağırlığıyla ve ne yazık ki hiç uzak kalamadan yaptıklarımızla yaşayacağız ömrümüz boyunca.
Bu beklide çok daha ağır bir ceza kaplanın sırtında bunları yapmaktan.
Bir de farkına varmadan eğriliğinden sakat, sakat eğri büğrü yaşayanlar var,
Kendileri görmese de görenlerce acınacak durumda olanlar var.
İşte o zaman vicdanının sesiyle yaşamak bile asilleşiyor farkında olmadan yaşamaktan.
Siz kendinizi keşfedin,
Nasıl yaşadığınıza ve nasıl yaşamak istediğinize.
Not: tam bir yıl oldu bu sayfalarda sizlerle buluşmaya başlayalı.

(4.5.2010)

Blogger Template by Blogcrowds